29 Mayıs 2014 Perşembe

Bir dilim parfe



Evlendiğimden bu yana  ( yaklaşık 8 aydır)  mutfakta yeni şeyler deneme, her tarife el atma gibi isteklerim tavan yapmış durumda. Bunun evlilik ile alakası var mıdır bilemiyorum ama tek başına kalabalık misafirleri ağırlama ile çok  alakası olduğuna eminim :) 

Yıllardır bir çok ev arkadaşım oldu, birbirimize kattığımız en güzel şeylerden biri de  şüphesiz farklı kültürleri tanımak  ve farklı lezzetleri tatmak oldu. Ne Antepli arkadaşımın acılı kuru patlican dolmasını unutabilirim , ne de Karadenizli arkadaşımın karalahana dolmasını. Erinmez yapar yerdik. Evliliğimin bu ilk yılında da içimde , bütün bu nacizane deneyimlerimi eşime ve misafirlerime tattırma ve kendimi yemek konusunda geliştirme isteği giderek arttı.Tabi tüm bunların yanısıra bu sekiz ayın bana kattığı en büyük dezavantaj ise sanırım fazla kilolar  oldu. 10 kilo civarı  artan ağırlığımla size tehlikenin boyutlarını yeterince yansıtabileceğimi düşünüyorum :) Çok şükür ki düğün dönemi oldukça fazla kilo vermiştim, boyumun uzunluğunu da hesaba katarsak şimdilik problem yok , ama bu olmayacağı anlamına gelmez :) 

Neyse ki yaz geliyor ;) Sıcakların etkisiyle azalan iştahımız ,ağır tatlılarla araya koyduğumuz mesafe işimizi kolaylaştıracağa benziyor. Benim yaz dönemi favori tatlım dondurmadır. Parfe ise evde kolayca yapabileceğimiz dondurmaya alternatif mükemmel bir yaz tatlısı ! 


Ben parfemi çilek ve çikolata sosuyla süsledim :) Eşim muzu çok sevdiği için bol muzlu yaptım. 

Tarifi ise şöyle ; 


•Bir paket rondodan geçirilmiş sade petibör bisküvi 

•Bir su bardağı rondodan geçirilmiş fındık
 
• iki paket çikolatalı kremşanti (2 su bardağı soğuk sütle çırpılmış)

• üç büyük boy muz ( küp küp doğranmış)

• hepsini karıştırıp silikon bir kek kalıbına yerleştirip,dondurucuda bir gece bekletiyoruz. Tabi değişik meyve ve malzemeler ile herkes bu tatlıya kendi yorumunu katabilir. 

Afiyet olsun efendim denemenizi tavsiye ederim. 

Sevgiyle kalın

13 Mayıs 2014 Salı

Dialogue in the dark İstanbul



Hayırlı sabahlar sevgili dostlar 

Epey uzun bir aradan sonra Merhaba :) 
Sürekli yoğun ve koşuşturmalı geçirdiğim şu dönemlerde kısa da olsa nefes alabilecek vakitler bulabiliyorum kendime çok şükür. Son iki aydır bir çoğu yatılı olmak üzere epey misafir ağırladık :) elhamdülillah, misafir berekettir. Haftasonları da iş gereği mecburi şehir dışına çıkma durumlarımız olunca evime ve sakinliğe özlemim arttı :)

Bizim için her konu da yeniliklerle dolu bir yıl olacağa benziyor. Önce benim iş değişikliğim ve şu sıra eşimin de gerçekleşmek üzere olan iş değişikliği derken sanırım yakın bir zaman içinde semt değişikliği de söz konusu olacak. Her ne kadar yorucu olacağını bilsem de ,bir türlü ısınamadığım Avrupa yakasından Anadolu yakasına taşınma fikri beni mutlu ediyor. Sanki ait olduğum yere gidecekmişim gibi :) Rabbim hakkımız da hayırlısını nasip etsin inşallah.. 

Girizgah cümlelerinden sonra gelelim yazımızın asıl konusuna.  Dialogue in the dark son zamanlarda sosyal medyada adını sıkça duyduğum deneyimsel bir sergi. Diğer sergilerden farklı olarak içerisi zifiri karanlık ve bu karanlıkta görme engelli bir rehber eşliğinde ufak bir istanbul turu atıyorsunuz. Böylelikle görme engelli insanların hayatlarına onların gözünden tanıklık etmiş oluyorsunuz. Görmeden ağaca yapraklara dokunmak , vapura binmek , tramvayda yolculuk yapmak, kafede oturmak,yiyip içmek.. En önemlisi görmeyince daha aktif hale gelen diğer duyularımız.. Dinlemek.. Dokunmak.. Hissetmek..  



Sergi Gayrettepe metro istasyonunda, Mecidiyeköy'e gidip metroya binerseniz 10 dakika içinde rahatlıkla varabilirsiniz. Farkındalık adına çok yararlı bir sergi olduğunu düşünüyorum. 

Herkese mutlu bir hafta dilerim
Sevgiyle  kalın :) 

10 Şubat 2014 Pazartesi

Merhaba :)




Son zamanlar da hazırladığım iki kişilik nacizane masalarımla haftanın bu ilk günü hepinize merhaba demek istedim. 

Güzel bir hafta olması dileği ile 










Herkese sevgiler :) 











15 Ocak 2014 Çarşamba

tebdil-i mekan

Bugün hayatımda yeni bir sayfa daha açıldı..  Uzun süredir çalıştığım, emek verdiğim, sıkıntılı bir yer olsa da alıştığım,düzensizliğinden , problemlerinden bıksamda içten içe  sevdiğim kurumdan ayrıldım.. 

Giden bir çok arkadaşımdan sonra bende bugünü bekliyordum. Hoş zor bir ihtimaldi ama yine de iliçi tayin başvurusu açılınca şansımı denemek istedim ve hiç ummadığım bir anda 'öylesine' yazdığım yere tayinim çıktı.. 



Mutlu muyum ? Bilmiyorum.. Belki de ilk günüm olmasının burukluğu var içimde. Ne de olsa kimseyi tanımıyorum, bütün yüzler bana yabancı. Oysa ki düne kadar çaycısından, müdürüne selamlaştığım bir kurumdaydım.. 


Güzel yanları da var tabi. Şimdi İstanbul'un göbeği Mecidiyeköy'deyim. Bir önce ki yerimi söylemek dahi istemiyorum kuş uçmaz kervan göçmez dediklerinden :) hatta öyle güzel bir mağaza keşfettim ki burada internet ortamında satılan bir çok şeyin aynısını ya da benzerlerinin satıldığını gördüm,hemde azımsanmayacak fiyat farklarıyla. Şimdiden alacaklarım listelendi bile :)

Son olarak ;tebdil-i mekanda ferahlık olduğu muhakkaktır lakin alışmak sevmekten gerçekten daha zor be kardeşim..