26 Şubat 2013 Salı

Sivilce-zede olmak

Geçen ayda son iki buçuk yıldır yaşamadığım kadar sivilce problemi yaşadım. Evet bende 2,5 yıl önce  roaccutane  kullanmıştım .Artık bu ilacı kullanmayan var mı bilmiyorum. Maalesef 2 yıl sonra bir çok insanda nüksediyormuş sivilceler. Annemde 25 yaşında kullanmış bu ilacı onda nüksetmedi hiç bir şekilde, Yaptığım araştırmalarda 25 yaşın altında kullananların nüksetme olasılığının daha yüksek olduğunu öğrendim.
Ne yapalım kader mukadderat deyip işler fazla ilerlemeden bir çok bloggerin övüp övüp bitiremediği Duo yu aldım



Sanırım ya ben bir mucize olmasını bekliyordum ya da bu duoyu fazla övmüşler, kullandım haftasına yüzümdeki sivilceler kat be kat arttı. Duoyu suçlamıyorum ama ne oldu bende anlamadım. Dönemsel hormon değişikliği diyeceğim ama bu kadarıda fazla geldi.. Direndim 2 haftayı devirdim duo ile ama yok bıraktım arkama bakmadan.



Şimdi gelelim mucizeme :)


 The bady shop çay ağacı yağı :) 



Mucize derken sivilcelerimi uçurdu yok etti demeyeceğim tabi ki :) Ama iyileşme hızında inanılmaz bir artış sağladı. Normalde 5-6 güne ancak iyileşecek sivilcelerim 2 güne pıss diye sönüverdi. Çok büyük nodüllü sivilcelere böyle kolay etki edemiyor tabi ama onlarada üst üste 4 gün falan ısrarla sürünce onlarıda hızla iyileştiriyor.





Bu serinin birde kapatıcısı var (fotoğrafını çekmeyi unuttum. Görsel googledan.) Gündüzleri-gerek görürsem- sivilce ve lekelerinin üstüne sürüyorum çok faydası var mı deseniz, bilmiyorum kapatıcılığı fena değil. Çay ağacı kokusunu sürerken alıyorum . Hiç değilse iyileştirici bir şey sürüyorum diye içim rahat sadece.







Son olarak ; numune olarak gelen ama ilk kullandığımdan beri bayıldığım el kremi ;





Hem sürünce elimde yağlı hissi bırakmıyor hemde pamuk gibi yapıyor, en kısa zamanda tam boy almayı düşünüyorum :)



Şimdilik bu kadar, herkese sevgiler :)



25 Şubat 2013 Pazartesi

Şu Sıralar

Herkese merhabalar.. :)

Şu sıralar keyfim yerinde yoğun dönemlerimi atlattım çok şükür. İş açısındanda biraz rahatlayabildim diyebilirim.. Umarım bu hep böyle devam eder..

Evlilik hazırlıkları da devam ediyor. Çeyizimdeki eksikler epey azaldı. Son zamanlarda baya alışveriş yaptım. Ürünler elime ulaştıkça sizlerlede paylaşacağım. Evle ilgili şeyler alırken kendime alışveriş yapmayı unuttuğumuda söylemeden edemeyeceğim :)  Ya da sıra gelmiyor demeliyim :)

Bu tupperlarda yeni geldi, kırmızıya zaafım sanırım mutfakta da kendini gösterecek:)







Hediye almaya bayılıyorum !

Şu sıralar baya hediye de aldım yani , tabi  geçen ay doğum günümün olmasının katkısıda büyük :)

Çok sevdiğim birinden bu bambu havlu geldi. Chakra markasını ilk bu hediye ile tanıdım bayada sevdim diyebilirm dokusu hatta kokusu bile çok güzel :)





Başucumda epey zamandır beni bekleyen kitaplarım :( 




Başlandı, yarım bırakıldı.. Araya sınav dönemim girdi, iş yoğunluğu v.s. derken öylece kalakaldılar.. İnşAllah iki aya hepsi bitecek :)


Sevgiyle kalın :)

22 Şubat 2013 Cuma

14 Şubat hediyesi eczanemizde.com 'dan :)



Eczanemizde.com şubat ayı siparişim geçen gül elime ulaştı. Bu siteden yaptığım 2.alışverişim şimdiye dek bir problem yaşamadım, genel anlamda memnun kaldığım bir site. 

Sanırım bu aya özel ( 14 şubat  ) Ufak bir hediye yollamışlar. Çok hoşuma gitti açıkcası, biz nişanlımla sevgililer gününü kutlamama kararı almıştık. Ama bu yılda hediyesiz kalmadım :D


Kalpli çikolatalarımı görüyorsunuz :) Siparişim Lierac kremdi, ilk defa kullanacağım. Şu sıralar fazla olmasada  kilom çeşitli sebepler ve hazırlık streslerinden dolayı sürekli değişiyor. 2-3 kg dışarıdan pek belli olmuyor ama cildim bu hızlı değişimleri kaldırmıyor pek.


Bu tatlı hediyenin yanısıra herkese olduğu gibi banada bir kaç tane numune yollamışlardı.



Bakalım ürünlerden memnun kalacak mıyız.. 



Herkese Sevgiler..:)







21 Şubat 2013 Perşembe

Karaca mağduriyetim ve çeyiz setim

Çeyizimin büyük parçalarını da sonunda tamamladım. Ama ne tamamlamak.. Zaten zorlu bir seçim süresi geçirdim. (Evet bu konularda meğer çok kararsızmışım) bunun üstüne teslimatta ve teslim edilen ürünlerde ne denli problem yaşadım anlatamam..

Geçtiğimiz ay satın aldığım ve bu ay teslimi yapılacağı söylenen ürünlerim gelmeyince şubeye gittim, meğer unutulmuşum ! Şaka gibi değil mi, müdür yardımcısı "gözden kaçırmışız sizi" dedi.. Özür dileyip 3 gün sonra ürünlerimin elimde olacağını söyledi. Beklemeye koyulduk lakin belirttikleri tarihte ürünler yine gelmedi, hadi buna da tamam insanlık hali dedim geçtim. Ertesi gün sadece kahvaltı takımım geldi ve hiç bir şekilde arayıp diğer ürünlerin neden gelmediğine dair durum bildirmediler..  Diğer ürünler neden gelmedi herhangi bir bilgi yok..

Şuan hala ürünlerimin tamamı elime ulaşmadı tam 4 kere ertelendim, problem var şu bu dendi..

İşin kötüsü elime ulaşan kahvaltı takımım o kadar kötü bir haldeki , inanılmaz bir rutubet kokusu, rengi solmuş kırmızıdan pempeye dönmüş tabaklar ve eksik çaydanlığım.. Hemen değişim istedim.
Aldığıma alacağıma pişman ettiler, teşekkürlerimi sunuyorum buradan Karaca ya..

Bu markaya hiç yakışmadı hemde hiç..

Ürünlerim şunlar ;          (Görseller googledan )













7 Şubat 2013 Perşembe

Zor Günler



Son zamanlarda epey zor günler yaşıyorum. Hani bazen herşey üstüste gelir ya işte o dönemlerden..

En önemlisi 2 yıldır istediğim şey, yani tayinimin İstanbul içinde başka bir yere çıkması umudu hala gerçekleşmiyor. Zaman zaman bu durumu kabullenip hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum kimi zamanlar ise tıpkı bu dönemde ki gibi sabır taşım çatlayıp çileden çıkıyorum..

Maalesef iş konusunda şansız bir insan oldum. Bu noktada isyan etmekten çok korkuyorum, hala atanamayan arkadaşlarımı düşünüp şükrü dilimden eksik etmemeye çalışıyorum. Ama şu da var ki içlerinden en huzursuz iş ortamında çalışan benim..


Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilmiyorum, sanırım geriye kalan tek şey dua..

Zaten Rabbim insanları bir şeyi çok istediğinde o şeyle sınarmış ya, sanırım o sınanma noktasındayım ve tevekkül etmediğim sürece huzursuzluk hep yakamda olacak..


4 Şubat 2013 Pazartesi

Gerçek bir hikaye : ALİVE / Yaşamak İçin



Çok önceleri duymuştum bu olayı. Tüylerimi diken diken etmişti "nasıl olur, nasıl katlanılır" diye soruyor insan keni kendine.Hakkında kitaplar yazılmış belgeseller çekilmiş bir kaza.. Neyden mi bahsediyorum ? And dağlarındaki trajik kazadan.. Geçenlerde fırsat bulduğum bir boşluğumda izledim filmini.

13 Ekim 1972'de gerçekleşiyor kaza. “Old Christians” rugby takımı Uruguay Hava Kuvvetlerine ait uçakla Şili – Santiago’ya doğru yola çıkar. Oyuncular yakınlarıyla birlikte şen şakrak yola devam ederler.
Derken sarsıntıyla birlikte neye uğradıklarını şaşırırlar uçak alçaktan uçup sağ kanadını bir dağa çarpmıştır. Akabinde uçağın kuyruğu kopar.. Ve uçak yere çakılır metrelerce sürüklenir. Durduklarında 12 kişiyi kaybettiklerini görürler bu kayıpların devamıda gelecektir..




Kurtarılmayı beklerler ama nafile.. Zaten az olan yiyecek erzakları giderek azalmaya başlar. Eksi bilmem kaç derecelerde olan soğuk ve geceleri bastıran kar fırtınalarıda cabası.. Düşen uçağın gövdesini barınarak olarak kullanırlar. Geceleri hep beraber sokularak uyuyup ısılarını muhafaza etmeye çalışırlar. Giderek azalan umutları yıkıntılar arasından buldukları kırık bir radyodan aldıkları acı haberle yerlebir olur.Arama çalışmaları dururulmuştur..

Artık iş başa düşmüştür bir şeyler yapmalılardır ama herşeyden önce hayatta kalmaları lazım. En büyük sorun açlık !

Yiyecek stoğu biter ve ne yapabileceklerini düşünürler. Etrafta ne bir ot ne de hayvan vardır.Giderek büyüyen açlık onları bir düşünceye iter ; Ölen arkadaşlarının cesetleri..
Ya öleceklerdir ya da yiyeceklerdir.. Kimileri için bunu yapmak imkansız olup reddetselerde sonunda onlarında çaresi kalmaz ve cesetleri yemeye başlarlar..




Artık aranmıyorlardır her ne kadar yiyecek stokları olsada(!) bir süre sonra hepsi bu koşullara dayanamayıp ölecektir. Sonunda aralarında 3 kişi yardım bulmak için And Dağlarının eteklerinde güneye doğru yol alır. Kendilerine uçağın malzemelerinden uyku tulumu dikerler, yanlarınada et stoğu alıp 10 günlük bir yolculuğun ardından yardım isteyebilecekleri birini bulurlar..

İnanılmaz bir hayatta kalabilme öyküsü ve bu öykünün filme dökülmüş hali..
Ben çok etkilendim ve aslında sahip olduğumuz hiçbir şeyin farkında olmadığımızı farkettim. Sahip olduğumuz şeyler arttıkça onların değeri gözümüzde küçülüyor maalesef.. Kazadan hayatta kalan kişilerden bir tanesinin röportajını okumuştum cümlelerini tam hatırlayamasamda kısaca şöyle diyordu ; " yaşadıklarımdan sonra aslında ne kadar çok şeye sahip olduğumuzu öğrendim... "

Dilimizden Hamd’ı eksik etmeyelim..
İyi Seyirler..

2 Şubat 2013 Cumartesi

DIY mı desem :)

Merhabalar uzun süredir buralarda yokum şu sıralar baya yoğun bir koşuşturmaca içersindeyim. Ama bloğumu unutmuş değilim paylaşmak istediğim çok şey oldu ama malesef vakit meselesi :(

Sizinle bugün annemin evdeki boş yoğurt kapları ve kullanmadığı bir takım şeylerle neler yaptığını göstereceğim :)


Hepimizin evinde bulunan ve çoğumuzun çöpe attığı yoğurt kapları ;


Annem bu yoğurt kapları için uzun dikdörtgen şeklinde örgü örüp  daha sonra bu örgünün iki yan tarafını birbirine dikip yuvarlak bir kalıp elde ediyor. İpi sebebiyle elastik bir yapıya sahip olan örgü kolayca yoğurt kabına geçiriliyor ;



Daha sonra bu yoğurt kabının kapağı içinde, kapağın benzer boyutlarında bir örgü örüp kapağa tutturuyor ve sonuç ;




Çeşitli şekillerde kullanılabilir tabi ama çocuklar için özellikle güzel bir toka kutusu olabilir diye düşünüyorum:)

Biz farklı renkleriyle de yaptık ;


Pembesi içinde evde bulunan kullanılmayan bu kutuyu değerlendirdik ;




Bir de mavimiz var ama o henüz bitmedi..



Şimdilik bu kadar, Sevgiyle kalın :)